Kanun koyucu evlenme için gerekli olan olumlu şartları evlenme ehliyeti, evlenecek kişide bulunmaması gereken olumsuz şartları ise evlenme engelleri olarak adlandırıp ayrı ayrı düzenlemiştir.
TMK m. 125 mümeyyiz olmayanların evlenemeyeceğini açık bir şekilde vurgulamıştır. Ayırt etme gücüne sahip olma, makul bir irade oluşturma ve bu iradeye uygun davranabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle kişinin davranışlarının anlam ve sonuçlarının farkında olmasıdır. Özel olarak evlenmede ayırt etme gücü ise evlilikle tarafların sahip olacağı hak ve yükümlülüklerin bilincinde olmaktır. Ayırt etme gücü, tarafların sözlü irade beyanları esnasında var olmalıdır.
Evlenme esnasında sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksunluk bir mutlak butlan sebebiyken, geçici olarak ayırt etme gücünden yoksunluk sadece ayırt etme gücünden yoksun kalan tarafın dava edebileceği bir nispi butlan sebebidir.
Erkek ya da kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez ancak olağanüstü hâllerin varlığı hâlinde on altı yaşını doldurmuş olanlar hakim kararıyla evlenebilir (TMK m.124). Kanun maddesinden görüleceği üzere evlenme yaşı olağan ve istisnai olmak üzere iki kategoride düzenlenmiştir.
İstisnai evlilikte hakim, mümkünse yasal temsilciyi de dinleyecek, olağanüstü şartların varlığını takdir ederek karar verecektir. Küçük on beş yaşını doldurmuş fakat on altı yaşını doldurmamışsa evlenmesi mümkün değildir. Ayrıca istisnai evlilik için olağanüstü hâl ya da pek önemli sebep taleple birlikte belirtilmelidir. Pek önemli sebebe
örnek olarak somut olarak karı koca gibi yaşamak, hamilelik verilebilir. Ayrıca hakim kararıyla evlenilmesine izin verilen kişi sadece evlilik talep edilen kişiyle evlenebilir.
Evlilik, yapısı ve sorumlulukları itibariyle zihinsel ve ruhsal olgunluk gerektiren ciddi bir hukuki işlemdir. Ayrıca küçük yaşta yapılan evliliklerin çocuğun sosyal ve psikolojik gelişimini olumsuz etkilemesi kuvvetle muhtemeldir. Bu sebeplerle kanun koyucu evlilik için yaş sınırı öngörmüştür.
Kanun koyucu tarafından evlenme için belirlenen bu yaş, doktrinde evlenme erginliği olarak da anılmaktadır. TMK kapsamında ergin sayılmak için şart olarak kişinin on sekiz yaşını doldurması aranırken evlilik için on yedi yaşının doldurulmasının yeterli kabul edilmesi doktrinde çokça eleştirilmektedir. Kazai rüşt ile ergin kılınan kişi kendiliğinden evlenme ehliyetine hak kazanamaz. Fakat evlenen kişi erginliğe hak kazanır (TMK m.11).
On sekiz yaşını doldurmuş, ayırt etme gücünü sahip olup kısıtlı olmayanlar -tam ehliyetliler- evlenme engellerinin de bulunmaması hâlinde bir makam ya da kişinin iznine bağlı olmaksızın evlenebilirler. Fakat ergin olmayanlar ile kısıtlı bulunanlar, yaş ve mümeyyizlik şartlarını taşısalar bile yasal temsilcinin iznine ihtiyaç duyarlar (TMK m. 127,128). Evlenmeyi isteyen kişi, yasal temsilcinin haklı bir sebep olmadan evlenmeye izin vermemesi hâlinde mahkemeye başvurarak izin verilmesini isteyebilir.
Evlenme engelleri sonuçları itibariyle kesin ve kesin olmayan evlenme engelleri olmak üzere ikiye ayrılır.
“Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
Üstsoy ile altsoy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında, 2. Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında, 3. Evlât edinen ile evlâtlığın veya bunlardan biri ile diğerinin altsoyu ve eşi arasında” (TMK m.129)
Kanun koyucu, gelecek neslin sağlığı, ahlaki düşünceler, aile içi roller gibi gerekçelerle evlenmeyi kişiler yönünden sınırlandırmıştır. Yukarıda sayılan kişilerle yapılan evlilikler mutlak butlanla sakattır.
TMK çok eşliliğe izin vermemektedir. Kişinin evlenebilmesi için başkasıyla geçerli bir evliliği bulunmamalıdır. Tek evlilik (monagomi) ilkesini kabul eden bir hukuk düzeni için bu kural elzemdir. Evli birinin yeniden evlenebilmek için önceki evliliği her ne sebeple sona ererse ersin durumu ispatlaması gerekir (TMK m. 130). Ayrıca gaipliğine karar verilen kişinin eşinin evlenebilmesi için gaiplik kararıyla ya da ayrı olarak evliliğin feshine karar verilmiş olması gerekir (TMK m. 131). Evlenmenin feshine dair belgenin de evlenme başvurusuna eklenmesi zorunludur.
“Akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbî sakınca bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler.” (TMK m. 133)
Evliliği sona eren kadın, evliliğin sona ermesinden itibaren ancak üç yüz gün geçmesiyle birlikte evlenebilir (TMK m. 132). Bu süre iddet olarak da adlandırılır. Kadının doğum yapmasıyla birlikte bu süre ortadan kalkar. Kadın önceki evliliğindeki kocayla tekrar evlenmek isterse yahut gebe olmadığı anlaşılırsa bu sürenin kaldırılmasını hakimden talep eder. Burada hakimin takdir hakkının olmadığını hatırlatmak gerekir. İddet süresi, soy bağının tespitinde ortaya çıkacak olası karışıklıkları önlemeyi amaçlar.
1593 S. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu m. 123, sayılan hastalıklara sahip birinin, tedavi sonucu bulaşma tehlikesinin geçtiğine ya da hastanın iyileştiğine dair hekim raporu olmadan evlenemeyeceğini düzenlemektedir. m. 124 ise evlenmek isteyen kişinin verem olduğu anlaşılırsa evlilik altı ay erteleneceğini düzenlemektedir. Altı ay sonunda hekimlerce taraflara evliliğin riskleri ve olası zararları anlatılır, taraflar buna rağmen evlenmek isterse evlenme gerçekleşir. Bu hastalıklara rağmen evlenmenin gerçekleşmesi hâlinde evlenme yine de geçerlidir. Ayrıca cinsi iktidarsızlık ya da kısırlık evlenme engeli değildir. Evlenme engeli teşkil eden hastalıklar tahdidi olarak sayılmıştır.

Büromuzun veya başka avukatların ismi kullanılarak adınızın yasadışı bahise, terör örgütlerine ve sair suçlara karıştığı iddiası ile sizlerden para isteyenlere itibar etmeyiniz.