Miras bırakanın ölümünden sonra hüküm ve sonuç doğurmak üzere sağlığında gerçekleştireceği bu işlemler ölüme bağlı tasarruflardır. Buradaki tasarruf kavramı teknik anlamdaki tasarruf işlemine denk gelmeyip hukuki işlem manasındadır. Ölüme bağlı tasarruflar, mutlak kişiye sıkı sıkıya bağlı hukuki işlem niteliğindedir. Bu nedenle miras bırakanın temsilci aracılılığıyla ölüme bağlı tasarruf işlemi yapması mümkün değildir.
Sağlar arası işlemler, kanunda özel bir şekil öngörülmediği hâllerde şekil serbestisi içinde gerçekleştirilir. Buna karşın ölüme bağlı tasarruflar, miras bırakanın artık irade beyanında bulunmasının mümkün olmadığı ölüm anından sonra hüküm ifade eder. Bu noktada kanun koyucu, ölüme bağlı tasarrufların yorumlanmasında ve uygulanmasında miras bırakanın irade beyanına tekrardan başvurmak mümkün olmadığından ölüme bağlı tasarrufları sıkı şekil şartına tabii tutmuştur.
Ölüme bağlı tasarruflarda öngörülen şekil geçerlilik şartıyken, şekle aykırılığın yaptırımı TMK md. 557 uyarınca iptal edilebilirlik olup, işlem kendiliğinden geçersiz olmamaktadır. Ancak ilgililerin iptal davası açarak bunu talep etmesi hâlinde şartları varsa mahkeme kararıyla iptali söz konusu olabilmektedir. Aşağıda ayrıntılı değineceğimiz üzere iptal davası açma hakkı konusunda MK md. 559 uyarınca hem kişiler yönünden hem de süre yönünden kısıtlamaya gidilmiştir.
Aslında kanun koyucu, bir kişiye ölümünden sonra da hukuki işlemlerde bulunma hakkı tanımış, kişinin ölüme rağmen iradesinin yaşamasını sağlamıştır. Bu şekilde özel hukuktaki irade serbestliği ilkesinin kapsamı genişlemiştir.
Ölüme bağlı tasarruflar, şekli anlamda ve maddi anlamda olmak üzere iki farklı şekilde bulunmaktadır. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar, miras bırakanın ölümünden sonra hüküm doğurmak üzere hukuki irade beyanını dış dünyaya açıklama şeklidir. Bir başka deyişle miras bırakanın irade beyanının büründüğü kalıbı belirtir. Hukukumuzda şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar vasiyetname ve miras sözleşmesi olmak üzere iki şekilde tezahür eder. Şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflarda numerus clausus ilkesi geçerlidir. Miras sözleşmesi ve vasiyetname dışında başka bir şekilde ölüme bağlı tasarrufta bulunmak mümkün değildir.
Maddi anlamda ölüme bağlı tasarruflar ise vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle miras bırakan tarafından yapılmak istenen tasarruf işlemlerini ihtiva etmektedir. Bir başka deyişle şekli anlamda ölüme bağlı tasarruflar muhtevasını teşkil etmektedir.
Bunlardan başlıcaları; vakıf kurmak (TMK md. 526), evlilik dışı bir çocuğu tanımak (TMK md. 295), mirasçı atamak (TMK md. 516), mirasçılıktan çıkarma (TMK md. 510-513), belirli mal bırakma (TMK md.517) işlemleridir. Fakat miras bırakanın son arzusu niteliğindeki tasarruflar yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Miras bırakan bu gibi işlemler dışında bilumum tasarruf işleminde bulunabilir. Örnek verirsek; bir kişinin el yazılı vasiyetname ile bir vasiyeti tenfiz görevlisi atamasında el yazılı vasiyetname şekli anlamda ölüme bağlı tasarruf iken vasiyeti tenfiz görevlisi atanması maddi anlamda ölüme bağlı tasarruftur.
Miras bırakan, maddi anlamda ölüme bağlı tasarrufları şarta bağlayabilir veyahut üçüncü kişilere yüklemede bulunabilir.
Miras sözleşmesi, çift taraflı hukuki işlem niteliğindeyken vasiyetname aksine tek taraflı bir hukuki işlem niteliğindedir. Bu itibarla vasiyetçinin vasiyeti düzenlemek, değiştirmek ya da geri almak için herhangi bir kişinin onayına ihtiyacı yoktur. Vasiyetçi, istediği zaman bu işlemleri tek taraflı olarak gerçekleştirebilir. Fakat miras bırakanın miras sözleşmesinden dönmesi ya da sözleşmenin sona ermesi ancak belli koşulların gerçekleşme hâlinde mümkündür.
1. Kavram
Şekli anlamda bir ölüme bağlı tasarruf olan vasiyetname, EMK’da 478. ile 491. Maddeler arasında, TMK’da ise 531. İle 548. maddeler arasında düzenlenmiştir.
Vasiyetname, yapı ve şekil itibariyle sınırlandırılmıştır. Zira şekil itibariyle vasiyetname; resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve sözlü vasiyetname olmak üzere üç şekilde gerçekleştirilebilir. Bu üç şekil tahdidi olup bunlar dışında bir başka yöntemle vasiyetname düzenlenmesi mümkün değildir. Resmi vasiyetname ve el yazılı vasiyetname şekil kurallarına uymak üzere her zaman yapılabilirken; sözlü vasiyetname istisnai nitelikte olup sadece olağanüstü durumlarda yapılabilmektedir.
İlk inceleyeceğimiz vasiyetname şekli olan resmi vasiyetname, resmi memur tarafından iki tanık önünde vasiyetnamenin tanzim edilmesini belirtir. Resmi vasiyetname, sadece kanunda öngörülen resmi şekilde yapılır. Resmi vasiyetname, vasiyetçi açısından daha sağlam ve güvenilirdir. El yazılı vasiyetname ise şekil şartları itibariyle daha kolay ve pratik olup herkesin tek başına yapabileceği bir vasiyetname şeklidir. Bu açıdan gizliliği en iyi sağlayan vasiyetname şeklidir. Üçüncü ve istisnai vasiyetname türü olan sözlü vasiyetname ise sadece başka türlü vasiyetname yapma olanağının bulunmadığı yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık savaş gibi olağanüstü hâllerde iki tanığa sözlü olarak yapılabilir. Bu vasiyetname tanıklara vakit geçirmeksizin vasiyetçinin son arzularını yazıya dökerek imzalama ve mahkemeye bildirme görevi yüklemiştir. Sözlü vasiyetname son çare niteliğindedir.
Vasiyetname kelimesindeki “name” ibaresi her ne kadar yazıya dökmek anlamındaysa da olağanüstü hâllerde vasiyetçinin son arzularını iki tanığa bildirmesini sözlü vasiyetname yerine sözlü vasiyet olarak nitelendirmek hatalı olacaktır. Nitekim son arzuların sözlü olarak iletildiği bu durumda da vasiyetname şekli anlamda bir ölüme bağlı tasarruftur. Üç vasiyetname şeklinde de maddi anlamda tasarruf vasiyet olduğundan vasiyetname olarak adlandırmak daha isabetli olacaktır.
2. Ehliyet
“Vasiyet yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve onbeş yaşını doldurmuş olmak gerekir.” (TMK md. 502)
“Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes, bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” (TMK md. 13)
Ayırt etme gücü; yaş küçüklüğü, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi sebeplerden akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmamak şeklinde menfi olarak tanımlanmıştır. Tanımda biyolojik unsurlara yer verilmiş psikolojik unsurlar bilinçli olarak kullanılmamıştır. Ayrıca bu tanımla yaşlılığın tek başına ayırt etme gücünü ortadan kaldırdığını söylemek de mümkün değildir.
Ayırt etme gücünün varlığını kabul edebilmek için kişinin olayları doğru algılama, doğru değerlendirme, doğru karar verme ve verdiği kararları doğru uygulayabilme yeteneklerine sahip olması gerekir. Kısaca kişinin, davranışlarının ve giriştiği işlemlerin anlam ve sonuçlarını idrak kabiliyetine sahip olması gerekmektedir. Ayırt etme gücüne sahip olmak şartının vasiyetname işlemini yapma anında bulunması gerekir.
On beş yaşını doldurmuş bir küçüğün, on beş yaşını doldurmuş kazai rüşt ile erginliğine karar verilmiş birinin [1], yine on beş yaşını doldurmuş ve evlilik ile ergin olmuş birinin vasiyet düzenlemeye hak ve yetkisi vardır. Kişinin on beş yaşını tamamlamış olması şartı vasiyetname işleminin yapılma anında aranır.
Kanun koyucu bir kişinin miras sözleşmesi yapabilmesini ayırt etme gücüne sahip olmak şartı yanında, kısıtlı olmamak ve ergin olmak şartına bağlamışken vasiyetname düzenlenmesinde bu konuda daha yumuşak davranmıştır.
3. Süre
Vasiyetçinin vasiyetnamesini düzenlemesi için kanunda genel olarak bir süre düzenlenmemiştir. Sadece sözlü vasiyetname şeklinde tanıklara vakit geçirmeksizin yazılan belgeyi mahkemeye teslim etme görevi yüklenmiştir.
Ayırt etme gücüne sahip bir kişi, on beş yaşını doldurduğu andan ölüm anına kadar resmi vasiyetname ile el yazılı vasiyetnameyi istediği vakit yapabilir. Şartları oluştuğu takdirde sözlü vasiyetnameyi de yapabilir.
4. Yorum
Vasiyetnamenin yorumunda irade teorisi kriter olarak kullanılmaktadır. Vasiyetçinin son arzuları vasiyetname içerisinde saklı olduğundan vasiyetnamenin yorumu esnasında mümkün olduğunca vasiyetname metnine sadık kalmak gerekir. Somut olayın şartlarından, vasiyetnamenin içeriğinden vasiyetçinin gerçek iradesini açığa çıkartmak gerekecektir. Bu noktada vasiyetçiye ilişkin çevresel koşullar da önemli bir araçtır. Vasiyetname yorumlanırken bir başka dikkat edilmesi gereken husus; vasiyetnamenin yapılış anında vasiyetçinin hangi sonuçları amaçladığı nazara alınmalıdır. Bunlar dışında vasiyetnamenin yorumunda miras hukukunda genel bir ilke niteliğindeki favor testamenti gözetilmelidir. Vasiyetname, vasiyetin mümkün olduğu kadar ayakta tutulmasına yönelik yorumlanmalıdır.
5. İptal Edilebilirlik
Bir ölüme bağlı tasarruf olan vasiyetnamelerin; tasarruf edenin işlem anında tasarruf ehliyetinin bulunmaması, tasarrufun yanılma, korkutma, aldatma, zorlama hâllerinden biri varken yapılması, tasarrufun muhtevasının, koşullarının ve yüklemelerinin hukuka ve ahlâka aykırı olması, kanunda öngörülen şekle aykırı yapılması hâllerinde dava açılarak iptalinin talep edilebileceği düzenlenmiştir. (TMK. md. 557).
Ölüme bağlı tasarrufun iptalinde menfaati olanlar ile vasiyet alacakları iptal davası açabilmektedir. İptal davası ölüme bağlı tasarrufun tamamına ilişkin olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir. Ayrıca kendisine, eşine yahut yakınlarına tasarrufla
kazandırma yapılanların bu işlemlere katılması durumunda tasarrufun tamamının değil sadece bu kişilere kazandırma yapılan kısmı iptal edilecektir (TMK md. 558).
“İptal davası açma hakkı, davacının tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde vasiyetnamelerde açılma tarihinin, diğer tasarruflarda mirasın geçmesi tarihinin üzerinden, iyiniyetli davalılara karşı on yıl, iyiniyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl geçmekle düşer.” (TMK md. 559). Böylelikle ilgililer iptal sebebini ve hak sahipliğini öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde iptal davasını açabilecektir. Her hâlde iyi niyetli davalılara karşı on yıl iyi niyetli olmayan davalılara karşı yirmi yıl içerisinde dava açma hakkı düşecektir.
Görüldüğü üzere kanun koyucu vasiyetnamelerde iptal davası açma hakkını gerek kişi yönünden gerekse de süre yönünden kısıtlamalara tabii tutmuştur. Bu noktada kanun koyucunun favor testamenti ilkesi gereğince mümkün olduğunca tasarrufu ayakta tutmak yönünde iradesinin bulunduğu kabul edilebilir.
6. Sona Erme
Vasiyetçi, önceden düzenlediği bir vasiyetname sonrası yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden istediği zaman dönebilir (TMK md. 542/ I) Vasiyetçi yeni vasiyetname ile eskisinin tamamından dönebileceği gibi bir kısmından da dönebilir (TMK md. 542/ I). Yeni bir vasiyetname yapmadan mevcut vasiyetnameyi yok ederek de vasiyetnameden dönebilir (TMK md. 543/ I). Üçüncü kişilerin kusurlu eylemleri sonucu vasiyetnamenin içeriğinin aynen ve tamamen belirlenmesinin mümkün olmadığı hâllerde de vasiyetname hükümsüz olur (TMK md. 543/ II). Vasiyetçi, düzenlediği bir vasiyetname sonrası yeni bir vasiyetname yapıp sonra tekrar eski vasiyetnameyi tamamlarsa eski vasiyetname yeniden geçerli olur. Fakat burada vasiyetçinin iradesinin tespit edilebilmesi için somut olay ayrıntılı ele alınmalıdır. Son olarak vasiyetçi, herhangi birine belirli mal vasiyet ettikten sonra aynı mal üzerinde maddi olarak ölüme bağlı tasarrufuyla bağdaşmayacak tasarruflarda bulunursa önceki vasiyet ortadan kalkar (TMK md. 543/ II).

Büromuzun veya başka avukatların ismi kullanılarak adınızın yasadışı bahise, terör örgütlerine ve sair suçlara karıştığı iddiası ile sizlerden para isteyenlere itibar etmeyiniz.